Truman Sendromu kişinin başkaları tarafından izlenildiğini veya bulunduğu ortam çerçevesinde yaşadığı olayların tamamen kontrollü olduğunu düşünmesine sebep olan psikolojik rahatsızlıktır. Dış dünyaya güveni sarsılmış kişi, yaşadıklarının başkaları tarafından senarize edildiğini düşünür. İsmi ise Truman Show filmindeki Truman karakterinden gelmektedir.
Yaşadığımız dünya beynimizde gerçekleşen bir simülasyon mudur? Yoksa çevremizdekilerin oynadığı bir film seti midir? Kısaca Matrix’de miyiz yoksa Truman Show’da mı? Her iki ihtimali de anlamak çok zor. Ancak düşünmek için çok vaktiniz var.
Bana kalırsa kendimiz harici diğer tüm insanların gerçekten bizim gibi yaşadığını, bizim gibi düşündüğünü anlamak mümkün değildir. Yaşadığımız sürece diğer insanların da bizim gibi yaşadığını düşünürüz. Herkesin bir ruhu olduğunu, bizimki gibi çalışan bir sistem ve bu sistemi kontrol eden bir beyni olduğunu varsayarak hareket ederiz. Şimdi yaşadığınız her şeyin, siz hariç herkesin beyniniz içerisinde oluşturulan görüntüler olduğunu düşünün. Bunu bilerek istediğiniz gibi hareket edebilirsiniz. Yapmaktan korktuğunuz şeyleri yapabilir, istediğiniz yere gidebilir, istediğiniz gibi bağırıp çağırabilirsiniz. Tüm kontrolü elinize aldınız. İşte şimdi rüyada olduğunuzu fark ettiğiniz kısımdayız. O zaman bir soru daha; rüyada olduğumuzu fark edebilir miyiz? Yoksa rüyamızda bir rüyayı kontrol edebildiğimizi mi görürüz?

Normal bir rüyada, karşımızdaki ile gerçekten diyaloğa girdiğimiz olmuştur. Sınıfta uyuyakaldığımızı ve rüyamızda tanımadığımız birine adres sorduğumuzu düşünelim. Beyniniz size olmayan biri ile diyalog kurdurabilecek kadar yetenekli ise, derste uyuyup uyandığınız anda karşınızda dikilen üniversite profesörünün sizi dersten atmasını sağlayacak kadar da yetenekli olamaz mı? Bu durum bir Matrix’de olabileceğimize kanıt olamaz ancak rüya ile gerçeklik karmaşasını en az bir kez yaşayan birisi ne demek istediğimi anlayacaktır. Şizofreni ve benzeri çeşitli psikolojik rahatsızlıkların sorumlusu da beyinde gerçekleşen reaksiyonlar değil midir? Tam şu anda o derste bir daha uyanamaz mıyız?

Başka bir açıdan bakarsak profesörün tahtaya yazdığı formüller nasıl aynı zamanda başka bir kitapta yazıyor ve gerçekten işe yarayabiliyor? Yüz yıl önce bu formülü kullanan bilim insanı bir icada adını nasıl verebiliyor? Beynimiz çok yetenekli olsa da bence böyle bir durumda mutlaka bir açık yakalardık. Bu da Matrix’de olamayacağımıza kanıt olamaz. Çünkü tüm bu simülasyonun Matrix’deki gibi bir “Mimar”ı olduğunu düşünürsek birbiri ile bağlantılı tüm olaylar ve karmaşık hesaplar açıklığa kavuşabilir. Bu noktada yaşantımızı beynimizin değil de “Mimar”ın simüle ettiğini söyleyebiliriz sanırım. İnsanlık tarihinden beri süregelen bir inanma ihtiyacı olduğunu da eklediğimizde, dini inançların temelinde de bu simülasyon ve mimar benzeri bir olgu vardır diyebiliriz.

Peki ya Truman Show? Biz de Truman gibi gizli kameralarla izleniyor olabilir miyiz? Vay be şu hayatım film olsa ne senaryo çıkar dediğimiz anlar olmuştur. Bu anlardan bir film çekilse herkes ekrana kitlenirdi değil mi? Biz de bir film setinde, aile albümlerinden, devlet veritabanına kadar ince ayrıntılarıyla düşünülmüş ve planlanmış kurmaca bir hayatın içerisinde olabilir miyiz? Truman Show, izleyicilerinin çoğuna bu soruları sordurmuş, mükemmel bir eleştiridir. Bazıları bu soruları sormanın ötesine geçip izlendiğini takıntı haline getirmiştir. Bu psikolojik rahatsızlığa Truman Sendromu da denir. Ancak herkes aynı şekilde izlendiğini düşünmeyebilir. Herkesin kendine göre şekillendirdiği bu eleştiri, günümüz dünyasına göre de çok farklı şekillerde yorumlanabilir. Filmin çıktığı 1998 yılı ve günümüz arası tüm insanlık tarihine bakarsak, bir nefes alıp veremeden bitecek bir süredir. Ancak teknolojik gelişmelere bakılırsa, tarihin en önemli dönemlerinden biri olabilir. Kısaca bazı iş kollarında insan gücü yerine makineler nasıl kullanıldıysa, artık insan beyni yerine yapay zeka veya algoritmaların kullanıldığı iş kolları sayısı katlanarak artmaktadır. Peki az önce anlattıklarımla bu konunun alakası nedir? Diğer insanlar birer yapay zeka mı? Ya da diğer insanlar profesyonel oyuncular mı? Hayır, bahsettiğim şey bu değil.
Truman’ın her anının naklen yayınlandığı şovun yönetmeni
Birçok sektörde, biz farkında olmadan bilgilerimiz toplanır. İstesek de, istemesek de… Bu bilgilerin içerisinde nerede çalıştığımız, nelerden hoşlandığımız, hangi dizileri izlediğimiz, saat kaçta evde olduğumuz gibi dışarıdan edinilebilecek bilgilerin yanı sıra; çeşitli verilerin ve bulguların birleştirilmesi ile yönelimlerimiz hesaplanır ve bizim bile bilmediğimiz şeyleri büyük şirketler bilebilir. Bu size abartı mı geldi? Haydi şu olaya bir bakalım.
2000’li yılların başında Target isimli mağaza, müşterilerden aldığı verileri analiz etmeye başlar. Harcama alışkanlıkları ve kişisel özellikler arasında bağlantılar kurmak amaçlı çalışmalar yapılır. Çalışma sonucu hamilelik başlangıcında kadınların hangi ürünlere yönelimi olduğunu analiz ederek, müşteriler için bir hamilelik puan sistemi getirilir. Hamilelik başlangıcındaki çinko, magnezyum ve kalsiyum ihtiyacı; sonraki evrelerde sabun ve losyon gibi hijyenik ürünlerde kokusuz ürünlere yönelim gibi tespitler ile yaklaşık 25 ürün grubu belirlenir ve bu ürün gruplarından müşteri ne kadar alışveriş yaparsa, hamilelik puanı o kadar artmış olur. Müşterilerin haberi olmadan, onların alışverişlerine göre hamilelik durumu tespit edilir ve şirket yeteri kadar hamilelik puanı olan müşterilere bebek eşyaları için kupon göndererek jest yapmak ister.
Ancak bir gün bir adam bebek kıyafetleri, beşik gibi ürünlerin bulunduğu bir katalog ve kuponların bulunduğu bir zarfla çıkagelir. Bu zarfın kızına gönderildiğini, kızının daha lise çağında olduğunu, bu şekilde hamileliğe teşvik ettiklerini söyler. Ertesi gün mağaza müdürü özür dilemek için telefon açtığında adam özür dileyerek kızının gerçekten hamile olduğunu öğrendiğini söyler.
Target, yaptığı işin kötü sonuçlar doğurabileceğini düşünerek, kişiselleştirdikleri kataloglara hamilelikle alakası olmayan ürünler de ekler. Bir sayfada beşik, diğer sayfada şarap gören müşteri herkes için aynı kataloğun gönderildiğini düşünür.
Günümüzde de bu duruma benzer algoritmalar ve bizden toplanılan veriler ile nokta atışı tahminler yapılmaktadır. Çoğumuzun karşılaştığı “Benim telefonumu dinliyorlar, geçen gün arkadaşıma bahsettiğim ürün karşıma reklam olarak çıktı. Oysa hiç arama bile yapmamıştım.” durumunun sebebi budur. Bir gün öylesine arkadaşımıza bahsettiğimiz alakasız bir ürün, aslında zincirleme düşüncelerimizin tamamlayıcısı olabilir. Yani o an aklımıza geldiğini sandığımız şey aslında birçok düşüncemiz ile bağlantılı olarak ortaya çıkmıştır ve bunun farkına varamayız. Mesela çocukluğumuzdan bir bilmeceye göz atalım:
Aşağıdaki işlemleri olabildiğince hızlı şekilde aklınızdan cevaplayın.
15+6
3+56
89+2
12+53
75+26
25+52
63+32
123+5
Şimdi bir renk ve bir alet/edevat düşünün.
Birçoğumuzun hatırladığı bu bilmeceyi arkadaşlarımıza sorduğumuzda büyük oranda aynı cevabı alırdık. Tabii ki ucu açık bir soru olduğundan farklı düşünenler de olacaktır ancak bizi şaşırtan kırmızı çekiç cevabını verenlerin azımsanmayacak derecede çok olmasıdır. Bu bilmeceyi daha önceden bilmiyorsanız ve farklı bir cevap verdiyseniz size saçma gelebilir. Ancak internette ilk kez bilmeceyi duyanların cevaplarını araştırırsanız azımsanmayacak derecede olduğunu görebilirsiniz. O kadar renk, o kadar alet varken neden bu cevabın verildiğinin elbet bilimsel bir açıklaması vardır. Tıpkı bize gösterilen ürün reklamları gibi. Unutmayın ki gördüğünüz çoğu reklam, tercihlerinizin ve alışkanlıklarınızın sonucudur. Big data sizin elektronik müzik dinlediğinizi öğrenip elbet bir gün daha iyi bir kulaklık isteyeceğinizi bilir. Ömür boyu düzensiz olan harcamalarınız bir anda düzene girdiğinde, artık bir aile arabasına ihtiyacınız olabileceğini tahmin edebilir. Kişisel verilerimizi paylaşmak istemesek de, yaşadığımız bölge bile hakkımızda birçok ipucu verir.

Gelelim neden Truman olabileceğimize… Etrafımızda bizi yönlendirmek isteyen bu kadar kişi varken neden modern bir Truman olmayalım? Her şeyimiz kayıt altındayken, dışarıda ne yediğimiz ve evimizde ne izlediğimiz gibi tercihlerimizi yönlendirmeler ve algılara göre yaparken, akıllı bilekliğimiz derin uykuya saat kaçta daldığımızın verisini toplarken Truman Sendromu’nun insanları ne kadar kolay etkisi altına aldığını rahatça açıklayabiliriz. Bir Truman olmak için etrafımızdaki herkesin oyuncu olmasına, yaşadığımız yerin bir film stüdyosu olmasına gerek yok. Birileri tarafından izlenildiğini bilmek yeterli olabilir. O birileri gerçek bir insan olabilir de olmayabilir de… Yönlendirmelere takılmayıp, algıları göz ardı edebildiğimiz vakit biz de kapıdan çıkmayı başarabiliriz.

[zombify_post]

0 Yorum